31 Aralık 2012 Pazartesi

Nazım Hikmet'in Soyadı Niçin "RAN"?

[ALINTIDIR ve KESİNLİĞİ YOKTUR]


Nazım Hikmet'in soyadını bilmeyenler de olabilir. Nazım Hikmet'in soyadı RAN'dır. Neden RAN olduğunu merak edenler vardır içinizde tabi 1996 yılına kadar ben de merak ediyordum. Nazım'ın eski arkadaşlarından bir kaçıyla tanışma şansım oldu hepsi merak edip sormuşlar tanışık oldukları yıllarda, Nazım hem bir aydınlanmacı hem de bir komünisttir. O dönemdeki devlet adamlarının komünistlere alerjisi varmış ve doğal olarak tüm kırmızı renkleri komünistlere mal ediyorlarmış. Kırmızı ayakkabı giyen kadınları göz altına aldıkları dönem bile olmuş, o dönemlerde kırmızı renkte hiç bir mecbua veya kitap çıkmaz imiş.Nazım zeki ve biraz inat biridir. Soyadının kızıl renkte olacak bir şeyin olması gerektiğini düşünür. Bu kızıl renkte nesne bir meyvedir. Bildiğimiz NAR tersinden okunduğunda RAN oluyor. Bu bir tür kurnazlık numarası ama sonuçta istediğini yaptırmış. Tüm dostları sanki bir ağız etmişcesine bunu anlattılar bana. Ne yazık ki hiç biri şimdi yaşamıyor. Bunu benim gibi onlardan duyanlar hariç bu belkide yazılı kaynak olacaktır..

21 Ağustos 2012 Salı

Nazım Hikmet'in 50 Yıllık Sırrı! (2 )




Hasret Ayrılmadı Benden

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Gölgem gibi demiyorum
Çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
Uykudayken yitirirsin elini ayağını
Ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Açlıktı, susuzluktu demiyorum
Sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
Giderilmesi imkânsız bir şey
Ne sevinç ne keder
Şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
İçimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
Hasretten gayrı..

Nazım Hikmet RAN

19 Ağustos 2012 Pazar

Nazım Hikmet'in 50 Yıllık Sırrı!

Rüzgârlı Bir Şosede

Bir ucu bir kuyuda kaybolan rüzgârlı bir şosede
Bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak
Yüzü saçlarıyla örtülü kavuşma saatımızın
Bir de ağır yürüyor ki deli olmak işten değil
Bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak
Ben de telefon direğine bağlıyım kollarımdan
Yüreğim de yorgun mu yorgun duracak nerdeyse
Bir de alnıma bir su damlıyor aynı yere artsız arasız
Bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak
Ben de seni düşünüyorum da seni düşünüyorum
Ben de seni düşündükçe o da ağırlaştırıyor yürüyüşünü
Bu böyle giderse yıkılabilirim direğin dibine
O yanıma varmadan..

Nazım Hikmet RAN

(Nâzım Hikmet ve Bedri Rahmi Eyüboğlu Paris'te bir araya gelir.
Nâzım tam elli yedi şiirini teybe okur. Bedri Rahmi ülkeye dönerken yasaklı şair Nâzım Hikmet'in kayıtlarına el konulmaması için özel önlemler alır.
Bedri Rahmi kayıtları oğlu Mehmet ve gelini Hughette Eyüboğlu'na bırakır. Hughette Eyüboğlu, Paris'teki kayıtların üzerinden elli yıl geçtikten sonra saklanan şiirlerin "gün ışığına çıkmasının zamanı gelmiştir" diyerek harekete geçer.
Ve kayıtları Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'na teslim eder.)